Gazetecilik farklı bir iştir, yani biraz da ters bir iştir. Herkesin baktığı yerden bakmamak, çoğu kişinin bakıp da göremediğini görebilmektir. Ve eğriyi, yanlışı gördüğünde de korkmadan söyleyebilmektir. Menfaat için eğilmemektir, yalakalık için cıvıklık yapmamaktır..

Bu yüzden bazı kişiler, özellikle de siyasetçilerle uğraşanlar gerçek anlamda gazetecilik yapanlardan hoşlanmazlar. Dik duranlar, “bu doğru değil”, “hayır böyle olmamalı” diyenlerden, “işin aslı ve doğrusu budur” diye yazanlardan uzak dururlar, uzak tutarlar.

Ama tamirciye yağ değdiği zaman sanayiden çıkmaz, gazeteci de mürekkep yaladığı zaman kalemi bırakmazmış. Fakat o kalem eğilmeden, bükülmeden doğruya doğru, eğriye eğri diye yazdığı zaman görevini yapmış olur. Bu görev hakka, hukuka, adalete, topluma, insana, insanlığa ve kendine karşı bir sorumluktur. Dahası meslek etiğine yani ahlakına karşı bir sorumluluktur.

Gazeteci olayın gerçeğini, işin aslını görüp, öğrenebilmek için genellikle anlatılanlara, söylenenlere bir de tersinden bakar, önüne koyulan yazıyı bir de tersinden okur.

“Ben ne diyorsam o, ben ne söylüyorsam o” diyenlerin dediğini, söylediğini aynen yazmaz. Kendi akıl ve mantık süzgecinden geçirir, duygusallığa yer vermeden, hakka, hukuka, adalete, toplumsal kurallara uygun mu diye bakıp, insan haklarına uyarak gerekirse haber ya da makale olarak kullanır ya da kullanmaz.

İşte bu nedenledir ki gerçek bir gazeteci önüne gelenlere eleştirel bir gözle bakar, doğru mu söyleniyor, yoksa insanlar aldatılıyor mu, beni de bu yolda kullanmak mı istiyorlar diye düşünür. Yani işin içinde yanlış bir olaya alet olup olmamak söz konusuysa bunu iyice irdeler ve ona göre davranır.

Ancak uzun zamandan beri gazetecilik bu niteliğini kaybetmiş, birçok  gazeteci de bu kurallara uymaz olmuş bir görüntü sergiliyor. O yüzden özellikle de seçim dönemlerinde siyasiler ne söylerse, basın bürolarından ne geçilirse aynen gazete ve televizyonlarda yayınlanıyor. Yanlış mı, doğru mu, suç unsuru var mı yok mu, yasalara uygun mu değil mi diye pek dikkat edilmiyor. Edilmediği gibi okuyucu ya da haberin kaynağı veya ilgilisi de uğraşmak istemediği için susuyor, görmezden geliyor. Gelinmese zaten normal bir durumda gazetelerin sorumlu müdürleri adliyelerden çıkamaz olur.

Gelelim yazının başlığına..

31 Mart’ta seçim var ya, siyasetçiler topyekün saha da. Söylüyor, anlatıyor, iddia ediyor, vaatlerde bulunuyorlar. Bu arada kıdemli ve tecrübeli olanlar, örneğin uzun süreden beri aynı koltukta oturan belediye başkanları en fazla da “yaptıklarım yapacaklarımın teminatır” diyerek, hava atıyor, “bana güvenin, inanmıyorsanız geriye dönüp bakın, yapılanları görürsünüz” demeye getiriyorlar.

Ben de onlara buradan soruyorum, “yaptıklarınız yapacaklarınızın teminatır da, peki yapmadıklarınız ne olacak, yapamadıklarınız ne olacak? Onlar da yapmayacağınızın, yapamayacağınızın teminatı değil mi acaba? Ben bir seçmen olarak olaya bir de bu gözle bakıyorum, gazeteci olarak söylenenleri tersinden okuyorum.

Aslında Mart’ın son günü sandığa gidip oy kullanacak olan aklıselim seçmenin de olaya bir de bu şekilde bakması kendi hayrına olur. Yoksa eline bir akıllı telefon alıp, tanık olduğun bir kazayı ya da kavgayı canlı yayınlamakla gazeteci olunmaz, bir de gazeteci gibi düşünmek gerek.. Yani tersinden..!

 

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner183