Büyükler için kitaplar yazarken üç yıl önce çocuk öyküleri de yazmaya başladım. “Ali’nin Gemileri” adlı ilk çocuk öykü kitabım bana farklı bir pencere açtı. İmza günü ve söyleşilerde çocuklarla da birlikte olmaya başladım. Şuan da ilk ve ortaokul öğrencileriyle imza günü ve söyleşiler yapıyorum. Geçtiğimiz hafta Sarıyer Pınar Mahallesi’ndeki Sarıyer Belediyesi Gençlik Eğitim Merkezi’nde buluştuk. Yaklaşık kırk kadar öğrenciyle bir sınıfta samimi, içten ve sıcak bir sohbet yaptık. Etüt merkezinin iki kadın eğitmeni de bize eşlik etti.
Gazetecilik ve yazarlık hayatımda çok sayıda eğitim ve kültürel faaliyetler içinde yer aldım, sosyal aktivitelere katıldım, televizyon ve radyo programlarına konuk oldum ama çocuklarla birlikte olduğum kadar hiç keyif almadım. Bir kez daha aynı duyguları yaşamaktan dolayı çok mutlu oldum.
Bir saatten fazla konuştuk.. Evet konuştuk, yalnızca ben konuştum da onlar dinlemedi, onlar da konuştu. Hatta biri benim onlara okuma ve yazma konusundaki önerilerimden öylesine etkilendi ki, “Ben bir hikaye anlatabilir miyim?” diyerek, yanıma geldi ve hiç çekinmeden kafasında tasarladığı kısa öyküyü arkadaşlarıyla paylaştı. Bu, yaşı ondan çok daha büyük bazılarının gösteremediği bir medeni cesaret ve özgüvendi.
Öykü kitabımın içinden sorular sordular, anlatılanların gerçek hayattan alınıp alınmadığını öğrenmeye çalıştılar. Onlarla erişkenlerle sohbet eder gibi hiç zorlanmadan konuştum, sorularını cevapladım, onlar da bana öyle yaklaştı.. Öyle temiz, öyle saf, öyle korunmaya muhtaçtılarki..!
Söyleşi bitip, kitapları imzaladıktan sonra bile yanımdan ayrılmadılar, etrafımı sarıp sorular sordular. Bir baba, bir ağabey şefkatiyle onların başını okşamanın, dünyanın en güzel duygusu olduğunu bir kez daha anladım.
Mühendislik fakültesinden iki yıl önce mezun olan oğlumu da beraberimde götürmüştüm.. Dönüşte, “Gördün işte oğlum” dedim. “Her biri küçük bir çiçek, ileride boy verip, ağaç olacak birer fidan.. Bunların öyle güzel eğitilmesi, sevgi ve güven içinde büyütülmesi gerekir ki gelecekte topluma yararlı insanlar olsunlar. Onlar için iyi bir gelecek hazırlamanın yanısıra, onları geleceğe hazırlamak da bizlerin görevi. Sadece söylemekle olmuyor, yapmak da lazım.
Bu çocuklar için belediye bina kiralamış, öğretmen görevlendirmiş, ihtiyaçlarını karşılayıp, eğitimlerine destek için bir çaba harcıyor. Ama yetmez. Daha modern binalar, daha büyük imkanlar sunmak gerekir. Bu çocuklar zaman öldürmeden, zamanla yarışan bireyler olarak yetişmeli. Devletimiz büyük, her türlü zenginliğimiz var ama maalesef ki bu çocukların gözlerindeki ışıltıyı gören, onların sıcak yaklaşımlarını hisseden, beklentilerini anlayabilen yöneticilerimiz çok az.
Ben onlarla birlikte olmaktan çok mutlu oldum, hiç ayrılmak istemedim.. Ama üzüldüm de, onlar için daha fazla şeyler yapamadığım için üzüldüm.. Keşke bu güzel ülkemizi yönetenler de olaylara biraz da çocukların gözüyle bakabilseler.. Onların da en az büyükler kadar, hatta onlardan daha fazla bu dünyada güzel günler yaşamaya hakları olduğunu bilebilseler...”
“Haklısın baba..!” dedi oğlum. “Haklısın.. Senin dediğini yapabilselerdi, ben şimdi üniversite mezunu bir işsiz olmazdım..!”
Cevap veremedim.. Çünkü toplum olarak bizi yönetenleri, çocuklarımızın geleceği için karar verenleri biz seçiyoruz.. Demek ki beceremiyoruz..! Oysaki yaşamdaki her tercihimiz çocuklarımızın geleceği için olmalı..
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner183