Kendi gibi oyuncu eşi Onur Saylak'la evlenip ikiz bebeklerini dünyaya getiren başarılı oyuncu Tuba Büyüküstün'ün bebekleri büyüdü...
İşte ikizlerin son görüntüsü...
Yetenekli, yakışıklı ve çok âşık... Çocukları için deliren bir baba Onur Saylak. Tuba Büyüküstün’e olan aşkını, ikizlerine olan tutkusunu ilk kez anlattı.
Önce ODTÜ Fizik ardından Ankara Üniversitesi’nde Siyasi Bilimler ve Kamu Yönetimi. Sonra ikisini de bırakıp Bilkent Tiyatro Bölümü’nden mezun oluyorsunuz. Neydi derdiniz? - Türkiye’deki sistem ve kendimi bulma çabaları diyelim. O yıllarda matematikte biraz iyiysen seni matematikçi yapıyorlardı. Benim de sınavdan aldığım puan ODTÜ Fizik Bölümü’ne denk geldi. Aşkla okuman gereken zor bir bölüm. O mesleği yapmak istemediğimi anladım. Yeniden sınava girdim. Sinema televizyon okumak isterken tesadüfen kamu yönetimine başladım. Okulların duvarlarında çeşitli sosyal grupların afişleri olur ya. Fotoğrafçılık ve tiyatro grupları yan yana duruyordu. Tiyatro topluluğuna katılmaya karar verdim. Arkadaşlarımı sevdim. Çevrem de “Yapmalısın” deyince kendimi bir cesaret Bilkent Tiyatro Bölümü’nde buldum.
Ankara’da yaşamış, Siyasi Bilimler Fakültesi’nde okumuş biri olarak siyasetin hayatınızdaki etkisi ne? - Şu anki dünyada siyasete ilgi duymamak mümkün değil. Yaşadığım çağa bakıyorum öyle tuhaf şeyler içindeyiz ki mutlu olmaya çalışıyoruz. Bazen kendimi denizin içine atıp bağırasım geliyor.
Nedir sizi bu noktaya taşıyan? - Ülkenin sınırında yaşanan tanımlanamaz vahşeti düşün. Ezidiler bir yandan sürülüyor. Soma’da yaşananlar, inşaatlarda ölümler, Gazze’de olanlar, Rusya’nın savaşı... Bütün bunlar içinde bir yandan nefes alacak dakikalar yaratmaya, bir yandan da iki çocuk büyütmeye çalışıyoruz. Çocuklarımı Türkiye’de mi büyüteceğim? Büyük soru işareti... Tabii ki burada yaşamalarını isterim ama yaşananlara akıl sır erdiremediğim için zorlanıyorum.
Dizilerde içkilerin buzlanması, dekoltenin, argonun tartışılması gibi şeyler de var. Oyuncu olarak sizi korkutuyor mu bunlar? - Oyuncu olarak değil insan olarak korkutuyor. Böyle bir çağda hâlâ bunların konuşuluyor olması bile şaşırtıcı. Rol seçerken, bir laf ederken veya tweet atarken otosansür uyguluyor musunuz? - Asla. Neden uygulayayım? Tam tersi. Mesela Gezi olayları başlayana kadar Twitter kullanmıyordum. Ama baktım Twitter’dan anında haber alıyorsun. Ne olup bittiğiyle ilgili gayet güzel yazılar okuyor ve yazıyorsun.
Televizyon nankör meslek. Bir sezon popülerken bir sonraki sezon adınız bile hatırlanmayabiliyor. Eşiniz de bu sektörden para kazanıyor. Gelecek için endişelendiğiniz oluyor mu? - İş bulup bulamamaktan öte, sadece dizi yapıyor olmak korkutuyor.
Neden? - Çünkü diziyle kariyer yapma şansın yok. Popüler bir iş yapıyorsun. O anda popülersin. Bir sonraki işte ne olacağı belli değil. 60 yaşıma geldiğimde “15 dizide oynadım” gibi bir açıklama yapmak istemiyorum. Onun yerine “Beş filmim var” demek daha iyi hissettiren bir şeyEşinizle Fransa’ya taşınmak istediğiniz yazıldı. Fransa’da mı sinema yapmak istiyorsunuz? - Bu haberleri kim, nasıl sallıyor fikrim yok. Tuba’yla Paris’e sık gidip geliyoruz. Belki biri uçakta falan gördü, nefis sallamış.
Evlilik aşkı öldürüyor mu? - Hayır. Birbirini en iyi tanıyan iki insan haline geliyorsun. Ama biz sevgililiği hiç bırakmadık. Bir de şu var: Her sabah o gözlere uyanmak tarifsiz bir şey. Keyfimiz yerinde.
Tuba Büyüküstün’ün eşi olmak zor mu? - Hayır neden zor olsun? Herkes için Tuba Büyüküstün ama benim için Tuba. Tuba Hanım sizin için tam olarak ne ifade ediyor? Tek kelimeyle anlatsanız... - Hayat! Eşim, sevgilim, müthiş bir anne, müthiş bir ressam, dolu dolu yaşayan biri. Hayatımdaki en büyük renklerden. Oturup dertleşebildiğim biri. Âşık olduğum kadın. Dünya güzeli.
Evlenmek kariyerinizi nasıl etkiledi? - Çocuklarla olabilmek için iki sene iş almadım. Dizi dediğin bugün de yarın da var. Onların dakikalarını kaçırmak istemedim. ‘Asi’de ve ‘Gönülçelen’de birlikte oynayıp tanıştınız. Nedir set aşklarının sırrı? - O kadar uzun süre birliktesin ve dış dünyadan kopuksun ki dünyan orası oluyor. Eğer aşk gerçekse devam ediyor. O anlık bir şeyse de görüyoruz. Dağılıp gidiyor.
İkiniz de setlerde uzun saatler çalışıyorsunuz... Birlikte olmaya nasıl vakit buluyorsunuz? - Bu aralar bayağı zor. Geceden geceye veya sabahtan sabaha görüşüyoruz. Ben boşsam sete gidiyorum. Telefonlarda sürekli online’ız.
Evde sürekli sanat konuşan, senaryo okuyan, dizi ve film eleştirileri yapan bir çift misiniz? - Öyle şeyler hiç konuşmuyoruz. Ama ikimizin de oyuncu olmasının şöyle bir artısı var: Çok güzel bir göz seni eleştiriyor. Ya da “Bu senaryoyu kime okutayım” dediğin zaman yanında biri oluyor. Bunlar büyük avantaj.
Biriniz çalışmaya başladığınızda diğeri çocuklara bakıyor demiştiniz. Ama bu sene ikinizin de dizi projesi var... - İkizler artık okula başladı. Bu yüzden ikimiz de çalışma karar aldık. Aynı sinema filminde oynadığınız doğru mu? - Evet. ‘Sonbahar’ın yönetmeni Özcan Alper’in yeni filmi. Yazın çekildi.
Gözde bir çiftsiniz. Magazinden uzak kalmayı nasıl beceriyorsunuz? - İstanbul’da belirli mekânlar var. Oralardan uzak kaldığında kimse bulamıyor. Tuba ve benim için aile önemli. Çocukları korumamız ve uzak tutmamız gerekiyor. En büyük korkum ‘birinin çocuğu’ diye büyümeleri
30 yaşındaki Onur’la şimdiki Onur arasındaki fark ne? - Hayatımda üç dişi var. İki çocuk, bir erkek için bulutları dağıtan bir şeymiş. Daha netsin. Karşılıksız sevginin ne olduğunu anlıyorsun. Çünkü çocuklarına karşı sevgin sonsuz. Onlar gerçek ve hayatta onlardan daha iyisini yapma şansın yok. Evde üç dişiyle hayat zor mu? - Zor olmaz mı? Baksana saçlarım beyazlıyor! Evden çıkışım eskiden 25 dakikaydı artık 45 dakikayı buluyor. Kızlar kaç yaşına geldi? - Üç yaşına gelmek üzereler.
Yaşamınızı nasıl değiştirdiler? - Uykusuz geceler ama keyifli dakikalar. Eskiden geç kalkardım. İki buçuk yıldır sabah 06.30’da kalkıyorum. Ben çalışırken anneleri, anneleri çalışırken ben ilgileniyorum. Mesela dün geceye kadar bakıcımız yoktu. Yeni birini bulduk. Siz nasıl bakıyorsunuz çocuklara? Altlarını falan bezliyor muydunuz? - Ne diyorsun? O konuda tam bir survivor’ım. Aynı anda ikisini sallamışlığım, altlarını değiştirmişliğim de var. Hayatta o kadar çok şey için uykusuz kaldık ki... Setler, işler, aşklar... Bütün bunlara baktığımda, çocuklarıma iki sene bakmış olmak bana zul gelmiyor; keyif veriyor.