GALERİNİN DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ...
Osmanlı'da kadını güzel yapan hususiyetler! 13. yüzyılda yaşayan Tusili Nasreddin adında bir ilim adamı "Bahname" isminde yazdığı bir eserde kadını güzel gösteren hususları belirtmişti. Nasreddin Efendi söze şöyle başlıyor; ‘Ey Oğul, şimdi sana avratların güzellik alametlerini anlatacağım. Bu alametlere sahip olan avrat, avratların en güzeli demektir, alametler ne kadar az ve noksan olur ise avrat da o kadar az güzel olur.
Avradın dört nesnesi küçük gerek: Ağzı,
Elleri
Ayakları
Kulakları
Avradın dört nesnesi dar gerek: Burun delikleri
Kulak delikleri
Göbek deliği
Ağzı
Avradın dört nesnesi geniş gerek: Alnı, Gözleri Göğüsleri Butları
Avradın dört nesnesi kara gerek: Saçı, Kaşı Kirpikleri Gözleri
Avradın dört nesnesi kızıl gerek: Dili Dudağı Yanakları, Ve avurdları (yanağın ağız boşluğundaki kısmı)
Avradın dört nesnesi yuvarlak gerek: Yüzü,Gözleri,ıBilekleri, topukları
Avradın dört nesnesi uzun gerek: Boynu,Burnu,Kaşı,Parmakları
Avradın dört nesnesi hoş kokulu gerek: Burnu,EliKoltuk altı, Ayakları
Ve dahi avradın başı ne büyük ne küçük ola Ve saçı sık ve uzun ola. Zira saç avratların yüzsuyudur.
Ve güldüğü vakit güzel ola. Zira avratın gülüşünün güzelliği diğerlerinden önde gelen bir husustur.
Ve gözlerinin karası çok ola, kaşları da çatık ola Ve yürüdüğü zaman kalçaları deprene
Ve huyu tatlı ola, sözü tatlı ola ve yumuşak ola
İşte ey oğul bu yazdığım şartlar hangi avratta var ise, o avradı hemen alasın!’
Gönül İşleri Üst tabakadan ailelerin kız ve erkek çocukları için aynı toplumsal çevreden "kısmet"le tanışmak zor bir işken, köylü ve göçebe gençler en azından tarla ve bahçelerde çalışırken birbirlerini görebiliyorlardı.
Kentte yaşayan "küçük insanlar"ın da belli olanakları vardı.