Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu pek çok ülkede kız çocukları cinsellikten uzak tutularak yetiştiriliyor. Cinsel ilgi ve aktiviteleri kınanan, hatta kısıtlanan kadınların sevişmeleri bir yana, bedensel hazları, yani mastürbasyon yapmaları bile istenmiyor. Birçok araştırma kadınların önemli bir bölümünün sevişme sırasında hareketsiz kaldıklarını ya da partnerlerine çok az katıldıklarını ortaya koyuyor. Türkiye’de her 10 kadından 9’u cinsel hayatından mutsuz. Hayatı boyunca hiç uyarılma veya orgazm yaşamamış kadınların sayısı ise azımsanmayacak kadar çok. Bu mutsuzluğun altındaysa pek çok psikolojik neden yatıyor. İşte onlardan sadece 28 tanesi.
Namus, bekâret, ahlak gibi pek çok yargıyla ve cinsellikten uzak tutularak büyütülen kadınlar, partnerlerine cinsel olarak neyi uyarıcı bulduklarını söylemekten ve yeterince uyarılmadıklarında cinsel birleşmeyi reddetmekten kaçınıyorlar. Bu kaçınmanın önemli nedenlerinden biri “kötü”, “basit”, “bayağı”, “ucuz” kadın olarak damgalanma korkusu.
Orgazm bozukluğu olan pek çok kadının bilinçaltında kendine yeteri kadar saygı duymamak ve yetersizlik duygusu yatıyor. Çünkü kadınlar başkalarının bedeni bir yana kendi bedenlerini bile çok geç tanıyorlar.
Bekârete değer veren, ancak evlilik ilişkisiyle cinselliği mümkün gören, yıllarca cinsel duygularına, bedensel hazlarına ilgisiz kalan, bu duygularını ve isteklerini bastıran kadınların cinsel sorun yaşamaları, sevişme sırasında hareketsiz kalmaları, inisiyatif almamaları, cinsel ilişkinin ritmini ve cinsel girişimin zamanlamasını tamamen erkeğe bırakmaları kaçınılmaz. Çünkü Türkiye’de kadınların cinsellikte aktif olmaları, kendi cinselliklerine sahip çıkmaları uygun karşılanmadığı gibi daha çok eşine uyum göstermeleri, onun beklentilerine göre hareket etmeleri dayatılıyor.
Cinselliğin günah ve ayıp olduğu yönündeki katı mesajlarla büyütülen kadınlar, erişkin olduklarında da cinsel arzularını bastırmak zorunda hissediyorlar. Vajinismus olan kadınların büyük kısmında dinsel şartlanmanın etkilerine rastlanıyor.
Vajinismuslu kadınların bir başka tipik özellikleri de otoriter bir babaya sahip olmaları. Bu kadınların babanın otorite figürü olduğu bir evde büyüdükleri ve sürekli fiziksel veya sözel şiddete maruz kaldıkları görülüyor.
Babalarının uyguladığı sözlü ya da fiziki şiddetin yanı sıra dayak yiyen ve kızını baba dayağından koruyamayan annelerin zayıflıkları da kadınları olumsuz yönde etkiliyor. Kadınlar şiddet uygulayan baba nedeniyle erkeklere güven duymuyor.
Vajinismus olan kadınların pek çoğunda ailelerinin cinselliği değersizleştirdiği gözleniyor. Bazı ailelerde kadın ve erkek rolleri kesin olarak ayrılırken, cinsellik sadece erkeklerin istediği bir şey olarak görülüyor, hatta kız çocuklarına cinsellik ve cinsel organları kirli olarak yansıtılıyor.
Cinsel ilgileri kendi cinsine yönelik olan kadınlar bu arzularını bastırıp gizlemek zorunda kalabiliyorlar. Bu durumun başkaları tarafından fark edilmesini istemeyen pek çok kadın, karşı cinsle evlenebiliyor. Hal böyle olunca yaşadığı cinsellik arzuladığı şey olmuyor.
Başta cinsel tiksinti, vajinismus olmak üzere bazı cinsel işlev bozukluklarında cinsel şiddete maruz kalma öyküsüne sıkça rastlanıyor. Cinsel travmalar tacizcinin yakınlık derecesi, olayın rıza olmadan, şiddet kullanılarak gerçekleşmesi, tekrarlama sıklığı gibi etkenlere bağlı olarak cinsel yaşamı önemli oranda bozabileceği gibi diğer ruhsal sorunlara ve kişilik gelişiminde bozukluklara da yol açabiliyor.
Bazı kadınların cinsel isteksizlikleri cinsel ilişkinin bazı yönlerine ilişkin kaçınmalarına veya korkularına bağlı olabilir. Örneğin meninin kokusundan veya üzerine bulaşmasından tiksinen bir kadın cinsel ilişkiye girmek istemeyebiliyor. Çiftlerin birbirlerinde aradıklarını bulamamaları hayal kırıklığı, kızgınlık, kırgınlık duygularının yanı sıra cinsel isteksizlik de yaratabilir.
Birçok çift birlikteliklerinin ilerleyen dönemlerinde birbirlerine eskisi kadar cinsel ilgi duymamaya başlar. Birbirinde aradığını bulamamak, eşiyle mutlu olamamak, kızgınlıklar, hayal kırıklıkları, eşi ebeveyn gibi algılamak gibi genel sorunlar cinsel ilişkiye yansıyabilir.
Fazla cinsel tecrübesi ve bilgisi olmayan, kısıtlı bir cinsel yaşamı olan erkeklerin cinsel ilişki sırasında uygun olmayan tutumları, kadının uyarılmasını ve haz almasını engelleyebilir. Önce uyarılma ve orgazm bozukluğu olarak başlayan cinsel sorun uzadığında cinsel isteksizliğe neden olabilir.
Eşlerden birinin yaşadığı cinsel bir sorun diğerinde de cinsel sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir. Örneğin erkeğin erken boşalması kadının orgazm olamamasına yol açabilir.
Anneliğin getireceği sorumlulukları üstlenmeye hazır olmamak, doğum yapmaktan korkmak, çocuk istememek, bekâr olmak, kürtaj olma zorluğu gibi nedenlerle hamile kalmak istemeyen bir kadın cinsel ilişkiden kaçınmak için cinsel isteğini engelleyebilir.
Depresyon başta olmak üzere birçok psikiyatrik rahatsızlık cinsel isteği azaltır ya da geçici bir süre ortadan kaldırır. Anksiyete (kaygı) bozukluğu, obsesif-kompülsif bozukluk, travma sonrası stres bozukluğu, panik bozukluğu, şizofreni gibi psikolojik bozukluklar cinsel isteği olumsuz yönde etkileyebilir.
Yas, ekonomik güçlükler, bir yakının hastalığı gibi kişide sıkıntı ve üzüntü yaratan olaylar ya da hayati önemi olan sorunlar cinsel isteği azaltabilir.
Bireyin yaşlanmaya tepkisi cinsel yaşamının nasıl olacağının ana belirleyicilerinden biridir. Belli yaş dönemlerinde cinsel yaşamlarının biteceğine ilişkin yanlış düşünceleri olan ya da yaşın getirdiği değişikliklerden utanan bir kadın cinsel isteğini göz ardı edebilir. Ayrıca kilo alma gibi yaşla birlikte gelen bedensel değişiklikler, ilgi çekiciliğin kaybı veya bireyin cazibesini yitirdiğini düşünmesi gibi nedenler kadının sekse ilgisini azaltabilir.
Daha adil ve eşit ilişkisi olan çiftlere göre erkeğin baskın olduğu ve güç çatışmalarının yaşandığı birlikteliklerde kadınlarda cinsel sorunlara daha çok rastlanıyor.
Özellikle medyadan etkilenip, orgazmın zevkten çıldırmak gibi bir şey olduğunu sanan kadınlar, kendilerinin bunu yaşayamadığını düşünerek hayal kırıklığına uğrayabiliyor, buna bağlı olarak da cinsel ilişkiden kaçınabiliyor.
Hamilelikte cinsel ilişkinin zararlı olabileceğine ilişkin inançlar cinsel kaçınmalara, zamanla da istek ve uyarılma sorunlarına neden olabilir. Doğumdan sonra ise kadınlar yeni rollerine uyum sorunu yaşadıkları, sorumlulukları ve iş yükleri arttığı için cinsel istek duymayabilirler.
Aldatılmaya ya da aldatılma kuşkusuna bağlı gelişen kızgınlık, güven zedelenmesi kadının cinsel hazzını, uyarılmasını ve orgazm olmasını engelleyebilir.
Kızlık zarının “kutsallığı” ve korunmasına önem verilmesi gibi kültürel faktörler vajinismusun gelişimini etkileyebilir. Kızlık zarının önemli olduğu topluluklarda vajinismusun daha sık görülmesinin önemli nedenlerinden biri budur.
Cinsel ilişkilerini konuşamayan, cinsel ihtiyaçlarını ve kaygılarını ifade edemeyen çiftlerde cinsel sorunlara rastlanabilir.
Cinsel isteksizliği ve uyarılma zorluğu olan kadınlar eşleri istediği için cinsel ilişkiyi kabul ederler ama haz almadıkları için bir an önce bitmesini isterler. Bu durum cinsel haz alma olanaklarını ortadan kaldırarak durumun kronikleşmesine neden olabilir.
Birçok kadın cinsel yaşama ilişkin ilk tecrübesini evlendikten sonra edinir. Nasıl cinsel haz alacaklarını, nelerden hoşlanıp hoşlanmayacaklarını bilmediklerinden ve cinsel ilişkide kontrolü eşlerine bıraktıklarından kendi cinsel özelliklerini öğrenmeleri de oldukça uzun sürer.
Kadında östrojen salgısının bittiği, gayet olağan bir süreç olan ve kadının yaşamının bambaşka bir yöne evrildiği menopoz dönemi cinselliğe engel değildir. Kadının bedeninin “Artık yumurtlamak istemiyorum” dediği menopoz sonrasında da kadınlar haz almaya ve orgazm olmaya devam edebilir.