AK Parti İstanbul Milletvekili Seyithan İzsiz, 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü dolayısıyla basın mensuplarıyla bir araya geldi. Samimi bir atmosferde gerçekleşen kahvaltı programında İzsiz, hem siyaset hem de toplumsal değerlere ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Gazetecilerin sorularını içtenlikle yanıtlayan İzsiz, konuşmasında kardeşlik, tevazu, hoşgörü, toplumsal dayanışma ve milli birlik konularına vurgu yaptı. İstanbul’a ilişkin değerlendirmelerde de bulunan İzsiz, 2019 yerel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi yönetimine geçen kente dair önemli mesajlar verdi.
İzsiz, “İstanbul’un bir kez daha tökezlemesine izin veremeyiz” diyerek, AK Parti’nin yerel seçimler öncesinde kapsamlı bir hazırlık sürecinde olduğunu ifade etti. Parti içi eksiklerin ve hataların titizlikle değerlendirileceğini belirten İzsiz, “Halkın güvenini ve takdirini yeniden kazanmak için topyekûn bir çalışma yürüteceğiz” dedi.
“GECE 1-2, SABAHA KARŞI FARK ETMEZ, VATANDAŞA DÖNECEKSİNİZ”
Çok uzun yıllara dayanan bir kardeşlik hukukumuz var. Şu an masanın etrafındaki kardeşlerimin tamamıyla çok uzun yıllara dayanan bir tanışıklığımız, abi-kardeş, abla-kardeş ilişkimiz var. Dolayısıyla kendi evimizde, kendi içimizde, kendi ailemizle sohbet eder gibi olacağız inşallah.
Arkadaşlar, ben bu ve buna benzer farklı meslek gruplarıyla, sivil toplum örgütleriyle, iş dünyasındaki insanlarımızla, basın camiasıyla, siyasetin farklı taraflarında yer alan dostlarımızla sık sık bir araya geliyorum. Bazı günler sabah kahvaltısı ve akşam yemeği şeklinde iki toplantı yapıyorum. Her cumartesi günü halk günü düzenliyorum ve o gün ortalama 300 ila 500 hemşehrimizi ağırlıyoruz.
Elimizden geldiği kadar hem görevimiz, hem makamımız gereği, hem de vicdani sorumluluğumuz gereği insanımıza yakın durmaya, onlarla halleşmeye ve dilek, temenni, taleplerine karşılık bulmaya gayret ediyoruz. Şüphesiz ki bütün sorunları ve beklentileri karşılayacağız diye bir garanti yok, ancak burada esas olan samimi bir gayrettir. Allah’a hamdolsun, bu samimi gayreti gösteriyoruz.
Beş danışman arkadaşımız ve hizmet ofisimizde görevli beş arkadaşımızla birlikte toplamda on kişilik bir ekibimiz sadece halkın beklentilerini ve olası taleplerini karşılamak için hizmet üretiyor. Benim onlardan kişisel bir beklentim yoktur, ama vatandaş söz konusu olduğunda hassas davranırım. Telefon ekranından günde en az yüz tane ekran görüntüsü alıp arkadaşlarıma atıyorum. Doğrudan gelen telefonlar ve taleplerin dışında bile bu kadar yoğun bir iletişimimiz var.
Bu on arkadaşımız sadece ve sadece vatandaşın talep ve ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik hizmet üretiyor. Ve arkadaşlarıma attığım vatandaşın sorunuyla ilgilenmeleri ve geri dönmeleri ortalama yarım saattir. Allah’a hamdolsun, iki yılı geride bıraktık. Bu süreçte on binlerce talebi, ihtiyacı karşılamaya yönelik ciddi bir çalışma yürüttük.
"Siyasi Bir Makam Olarak Yargı işine Girmeyiz"
Siz basın mensuplarısınız; dolayısıyla basına dair bir profil tanımlaması yapmak bana düşmez. Ancak vatandaşın gözünde milletvekilleri genelde halka mesafeli, seçimden seçime sahaya inen, randevu süreçlerinde istenen sonucu vermeyen kişiler olarak tanımlanıyor. Şüphesiz ki bu tanımlamanın bir örneği olmak istemiyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımızın günde 4-5 saatlik bir uykuyla kendisini vatanına ve milletine vakfettiği bir dönemde, bizim de rahat yaşamamız bana anlamlı gelmiyor. Sayın Cumhurbaşkanımız kadar olmasa da onun yükünü hafifletmek adına gece gündüz sahada gayret sarf ediyoruz. Telefonuna kayıtsız kaldığım bir vatandaş neredeyse yoktur.
Ancak bazı taleplere kayıtsız kalmak durumunda kalıyoruz; çünkü bunlar meşru veya hukuki sınırların dışında olabiliyor. Örneğin bir hukuk davası varsa, bu konuda nihai kararı verecek olan yargıdır. Siyasi bir makam olarak biz bu işin içine girmiyoruz. Aynı şekilde adli veya kolluk süreçlerinde de devreye girmemeyi prensip edindik.
"Kendimizi Hizmete Adıyoruz"
Ama eğitim, sağlık, ihtiyaç veya barınma gibi konularda hiçbir talebi karşılıksız bırakmıyoruz. İhtiyaç sahibi kim olursa olsun, bölge seçmenim olup olmamasına bakmadan destek olmaya çalışıyoruz. Aydın’dan, Balıkesir’den, Artvin’den bile bir vatandaş bize ulaşsa, ekibimiz devreye girer ve sonuna kadar yardımcı olur. Gerekirse kurum muhataplarıyla ben bizzat görüşürüm. Vatandaşımıza karşı samimi ve içten bir gayret gösteriyoruz.
Bugün sahip olduğum tüm imkanları hak yoluna, Allah’ın kullarına vakfetmek istiyorum. Bu benim hayat yolum. Olabildiğince programlı, kurumsal ve doğru şekilde hareket etmeye çalışıyorum.
Üç aylar geldiğinde kendimizi tamamen hizmete adıyoruz. Allah’a hamdolsun, her yıl on binlerce haneye yardım ulaştırıyoruz. Binlerce burslu öğrencimiz var. Her yıl yüzlerce annemizi umreye gönderiyoruz.
Bu yıl da üç ayların yaklaşmasıyla birlikte hizmetlerimizi sürdüreceğiz. Öğrencilere burslarımız başladı, umre programımızı da Kasım ayında başlatacağız. Sayı çok fazla olduğu için hava yollarının elverdiği ölçüde, bu yıl refakatçileriyle birlikte yaklaşık 600 annemizi umreye göndereceğiz. Her gönderiş öncesi bir program yapıyoruz. Bu seneki programımız Küçükçekmece Yahya Kemal Beyatlı Kültür Merkezi’nde, cumartesi günü saat 19.30’da gerçekleştirilecek.
"Dostlarımızın bizi uyarmasını isteriz"
Değerli dostlar, tabii üstat “Beşer şaşar.” dedi. Hepimiz beşeriz; şaşabiliriz, hata yapabiliriz. Kimsenin kusursuz olmasını bekleyemezsiniz. Belki kendi merkezimizde çok güzel şeyler yaptığımızı düşünüyor olabiliriz ama dönüp kendimizi şöyle bir yokladığımızda çok eksiğimizin, çok noksanımızın olduğunu da görüyoruz. Onun için hasbi dairede, hak dairesinde, helal dairesinde, doğruluk ve dürüstlük çerçevesinde dostlarımız zaman zaman bizi uyarsınlar istiyoruz.
Telefonum kimseye uzak değil arkadaşlar. Bir mesaj yetiyor. Yani o gün dönmem için bir mesaj yetiyor. “Sayın vekilim, madem siz bizim kardeşimizsiniz, madem birbirimize kardeş dedik, şurada bir kusur görüyorum, şurada bir hata görüyorum.” denildiğinde, ben uyarılmayı da arzu eder
Bazen şöyle konuşuluyor arkadaşlar: “Efendim, senin görüşün, benim görüşüm.” Arkadaş, ben her görüşteyim. Ben öyle bir kardeşinizim. Kimin neyi nasıl tanımladığına bakıyorum. Vatansever, yurtsever, bayraksever; bu memleketin hayrını, fikrini, zikrini arzu eden her bir görüşün sahibiyim. Bu görüşün sahibi CHP’li mi? Ben de CHP’liyim. MHP’li mi? Ben de MHP’liyim. Saadet Partili mi? Ben de Saadet Partiliyim. Yeter ki merkeze vatanı, memleketi, bayrağı, kardeşlik hukukunu koyalım.
"Basının sorunlarını komsiyonla paylaşacağım"
Basın mensuplarının soru ve şikayetleri arasında hükümetin çıkardığı tasarruf genelgesi ve bu genelgeye bağlı olarak belediyelerin basına ilan reklam vermemesi ve abone olmaması eleştirilerine de cevap veren İzsiz şunları dile getirdi: Basın İlan Kurumu’yla ilgili sorunlar, uzmanlık alanım dışında olduğu için doğrudan değerlendirme yapmam doğru olmaz. Ancak bu konular Meclis bünyesindeki ilgili komisyonun görev alanına giriyor. Ben de komisyon üyesi arkadaşlarımla bu sorunları paylaşacağım ve sizleri gelişmeler hakkında bilgilendireceğim. Süreci komisyon takip edecek, ancak sizinle bağlantıyı ben kuracağım.
Vatandaşların beklentileri neler?
İzsiz, halkın öncelikli gündemi iş, sağlık, eğitim ve ekonomi. Bu alanlarda talepler çok yoğun. Biz de kendi imkanlarımızla ve ilgili kurumlarla iş birliği yaparak vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz. İş talepleri olursa uygun yerlere yönlendiriyoruz.
Sağlık hizmetlerinde vatandaş hangi sorunlarla karşılaşılıyor?
Şehir hastaneleri yapıldı ancak işletme aşamasında programlı ve kurumsal bir hafıza gereksinimi var. Bu konuda sorunlar yaşanabiliyor. Biz de bu şikayetleri yetkili kurumlara iletiyoruz ve vatandaşlarımızın mağduriyetlerini gidermek için aktif rol alıyoruz.
Eğitimle ilgili düşünceleriniz neler?
Esenyurt’ta sınıf mevcutları yaklaşık 40 civarında. Bu sayı azaldığında eğitim kalitesi artar ancak şu an bu oran vahim sayılmaz. Yeni açılan ve açılmak üzere olan lise kampüsleriyle bu oranların iyileşmesini bekliyoruz.
Konut sorunları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Konut mağdurları çok karmaşık bir sorun. Binlerce dava devam ediyor, alıcılar ve satıcılar arasında, hatta kurumlarla birçok davalar var. Merkezi hükümetin bazı eğilimleri var ama somut adım henüz atılmadı. Bu sorunun Esenyurt gündeminden çıkmasını istiyorum ama bu konu hakkında bir şeyler söylemek için henüz erken.
Sorunları nasıl iletiyorsunuz?
Bir milletvekili olarak sorunları önce il başkanlığına iletiyorum. Sorunların dosyalanması ve raporlanması sürecine önem veriyorum. Kayyum yönetimiyle doğrudan bir ilişkim yok ancak vatandaşların mağdur edilmesine asla izin vermem.
Sahadan zaman zaman çeşitli şikayetler alıyorum. Ruhsat, tebligat veya zabıta marifetiyle esnafa uygulanan baskılar gibi konular geliyor. Ancak şuna bir şerh düşüyorum: Evet, iktidarda AK Parti doğru, hükümette AK Parti doğru; ama bir bürokrata “AK Partili bürokrat” gözüyle bakılmasını doğru bulmuyorum. Devlet, herhangi bir şehirde bir kayyum atamışsa, o bürokrat yalnızca AK Partilinin değil, CHP’linin, MHP’linin, HDP’linin de yöneticisidir. Bunu herkesin böyle anlaması gerekir.
Dolayısıyla eğer bir kayyum atanmışsa bu, “kayyum yönetimi”dir. Burada önemli olan, şehrin geleceği ve gelişimi için tüm siyasi partilere ve halkın tamamına eşit mesafede hizmet üretmektir. Doğrusu da budur. Ben de Sayın Cumhurbaşkanımız da partimizin tüm yetkilileri de bunu arzuluyor.
Gelen şikayetleri kayıtsız bırakmıyorum. Arkadaşlarımızdan mağduriyetlerini gerekçeleriyle birlikte raporlamalarını istiyorum. Bu raporlar biriktiğinde il başkanımıza sunuyorum. Belediye başkan vekili bürokrattır, ben ise siyasetçiyim. Dolayısıyla kendileriyle doğrudan bir temasım yok. Ancak vatandaşlarımızın mağdur edilmesine asla müsaade etmem.
"30 yıl boyunca orada kimse bir tebligat göndermemişken şimdi göndermek, idareciliğin sorgulanması anlamına gelir."
Örneğin geçtiğimiz günlerde bir site yönetimi geldi, kendilerine tebligat gönderildiğini ve ecri misil taleplerinin olduğunu söyledi. Siteleri 1990’lı yıllarda kurulmuş. Dükkanların önünde saçtan yapılmış küçük çıkmalar varmış. 600’e yakın bağımsız bölümde 5-10 kişi çalışıyor. Yani yüzlerce insan ekmeğini oradan kazanıyor. Ayrıca Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı kaldırım çalışmalarıyla yollar daralmış. Gidip yerinde baktım, söyledikleri doğruydu.
Elbette gayri yasal olana göz yummayalım ama “idare etmek” başka bir şeydir. 30 yıl boyunca orada kimse bir tebligat göndermemişken şimdi göndermek, idareciliğin sorgulanması anlamına gelir.
Sorunlar hakkında neler yapıyorsunuz?
Şikayetleri kayıtsız bırakmıyorum. Mağduriyetler raporlanıyor ve il başkanlığına sunuluyor. Bürokratlarla doğrudan temasım yok ama vatandaşın hakkını korumaya çalışıyorum.Bunları iletmeye çalışıyorum.
"Gerçekçi bir siyaset tarzım var"
Popülizm yapmam, daha rasyonel ve gerçekçi bir siyaset tarzım var. Vatandaşın yanında olarak, dokunarak ve hissedilerek siyaset yapmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Halkı kucaklayan, eşitlikçi bir yaklaşımı benimsiyorum. Bu çizgide ilerliyorum.
İlçeler arasındaki farklar hakkında neler söylersiniz?
İstanbul’da nüfus çok büyük ve bazı ilçeler arasında ciddi farklar var. Örneğin Esenyurt’un seçmen sayısı 700 bin civarında, bu büyük bir yoğunluk yaratıyor. Trafik ve altyapı sorunları var ve bu sorunların çözülmesi için sabırla, sebatla çalışmak gerekiyor. İstanbul’un tökezlemesine izin vermem..
Vatandaşa neler söylemek istersiniz?
Hasbi dairede, yani samimi ve temiz niyetle çalışıyorum. Her zaman görüşmek isteyenler çat kapı gelebilir. Randevu alınacak biri değilim, vatandaşın yanında olmaya devam edeceğim. KENT YAŞAM HABER MERKEZİ