Evet, şimdi Ekrem İmamoğlu’na herkes aynı gözle bakıyor. O milyonların gözünde bir lider, bir kahraman. Hatta geleceğin cumhurbaşkanı adayı.. “Alacağım” dedi, aldı, “hakkımı yedirtmem” dedi, yedirtmedi, şimdi de “yapacağım” diyor.

Ve aynı milyonlar, İmamoğlu’nun yapmasını bekliyor. Yani “on altı milyon insanın başkanı olacağım” dediği İstanbul’un, kangren haline gelmiş sorunlarını çözmesini istiyor. Hem de ivedilikle.

Trafik rahatlasın, çarpık kentleşme önlensin, işsizilik azalsın, pahalılık bitsin, insanların gerginliği yok olsun gibi. Yani İstanbul’da yaşayanlar, İmamoğlu’nun elinde sihirli bir sopa varmış beklentisi içinde bir psikolojiyle, kendi yarattığı kahramanının, gerçek baharı getirmesini istiyor.

İmamoğlu, gerçekten çok şey yapacak, yapar, ben buna inanıyorum. Zaten eli mahkum. Ama elinde de sihirli bir sopa yok, bunu da herkesin bilmesi gerekir. Bilgisi, tecrübesi, inancı ve kendisine verilen destekle birlikte, öncelikle bugüne kadar yanlış yapılanların önünü kesse o bile yeter.

Halk için yapılacak yatırımlara gidecek paraların, şehrin kalkınmasına, istihdam yaratacak gelirlerin, başka yerlere akıtılmasına engel olsa yeter. Bu bile büyük işlerin yapılmasına ve halkın rahatlamasına olanak sağlar.

Ancak öncelikle bu şehirde yaşayanlar olmak üzere, İmamoğlu’nun başarılı olması için herkesin bu ortak sorunlara sahip çıkıp, çözüm getirilmesi için elini taşın altına koyması gerekir. Bunun için de fırsatçılık edilmemesi, bananecilik yapılmaması, “yapta görelim” denilerek, yanlış yapmasının beklenilmemesi ve ona, bu şehre, bu şehrin insanlarına hizmet üretmesi için engel olunmayıp, ayağına çelme takılmaması gerekir.

Böyle olunduğu takdirde, İstanbul gerçekten soluk alabilir, insanların birbirine düşman gidi baktığı gerginliğin yerini nezaket, hoşgörü ve kardeşlik duyguları alabilir.

Zaten bunun tersi bir durum hiç kimsenin işine yaramaz. Kendi yaşamımızı, kendimize zehir ederiz. Mutlu olacakken mutsuz, rahat yaşayacakken rahatsız oluruz.

Bunun yanında Türk insanının, Türk toplumunun örf, adet, gelenek, görenek ve tarihten gelen güzel özelliklerini devam ettirmesi, her kim olursa olsun karşısındakine öncelikle insan gözüyle bakıp, sevgi, saygı, hoşgörü ve nezaket duygularını ön planda tutması gerekir.

Eğer biraz tarih okumuşsak, eğer biraz yaşanılanlardan ders alabiliyorsak, eğer biraz çoluğumuzu çocuğumuzu, kendimizin bundan sonraki yaşamını düşünüyorsak böyle davranırız.

Yoksa bir kahraman yaratıp, baştacı etmek ve ona “kurtar bizi” diyerek, beklentiler içine girmek çok kolay. Ama ondan, bizi kurtarmasını istediğimiz sorunlar bir günde oluşmadı, İstanbul’a yığılan on altı milyon insan bir günde gelmedi, bu çarpık kentleşme, bu beton binalar, yolları geçilmez, kaldırımları yürünemez eden araçlar daha dün gelmedi İstanbul’a.

Bunun bilinciyle hareket edip, yaşadığımız sorunların oluşmasında bir nokta kadar kendi payımız varsa bunu yok etmek için önce kendimiz çaba harcamalı, yapamıyorsak da yapacak olana zaman vermeli, destek çıkmalıyız.

Yoksa bu coşku da sona erer, beklenti de biter, sözler de unutulur. Tıpkı bundan önceki zamanlarda olduğu gibi..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner183